ŞİNASİ
( 1826-1873 )
İçlerinde "öğrenme aşkı" olan insanlar, ister düzenli bir eğitim döneminden geçsinler, ister geçmesinler, eninde sonunda muradlarına ererler. İşte, Türk gazeteciliğinin babası sayılan Şinasi, mahalle mektebinden başka bir eğitim görmediği halde, yalnız, "aydın kişi" olmamış, Türk gazeteciliğine damgasını vurmaktan başka, Türk edebiyatının Batı türlerine erişmesi, Türk dilinin zenginleşmesi yolunda "öncü" olmasını bilmiştir.
Şinasi, mahalle mektebini bitirdikten sonra, ailesi güçlük içinde olduğu için, Tophane kalemine girdi. Tophane kaleminde bir yandan kâtiplik yapıyor, bir yandan da yabancı dil öğrenmeye çalışıyordu. Birlikte çalıştığı insanlar arasında, Arapça, Fransızca bilenler vardı. Şinasi , bunlarla dostluk kurdu ve kendilerinden ders almaya başladı. Akşam karanlığında aldığı dersleri, gece yarılarına kadar mum ışığında pekiştiriyor, ertesi gün, yeniden ders alıyordu. Böylece Şinasi, Tophane kaleminde kaldığı birkaç yıl içinde, işine yarayacak ölçüde Fransızca ve Arapça öğrenmişti.
FRANSIZCASINI İLERLETMEK İSTİYORDU
Şinasi’nin içinde, öğrenmeye karşı büyük bir hırs vardı. Sonraları, annesine yazdığı bir mektupta şöyle diyecekti: "Benim hırsım, şimdiki akıl ve idrakime bakılırsa, bir parça geçinecekle, çok hünerden ibarettir. Elhamdülillâhi Tealâ, şu genç yaşımda bunlardan bir miktar hissedar oldum. Lakin hakikatte hep senin sayendedir. Zira beni okutup yazdırttın.. Senin hakkını bin yıl yaşasam ödeyemem."
Şinasi, gençlik yıllarında şiirler yazmıştır. Klasik ölçüler içinde yazılan bu şiirler, çevrede ilgi ile okunuyor, bilhassa kaside biçiminde yazdıkları pek beğeniliyordu. Abdülmecit Karaköy Köprüsü'nü yaptırdığı zaman, bir kitabe yarışması açmış ve yarışmayı Şinasi'nin düşürdüğü tarih beyti kazanmıştı.
Yabancı ülkelere gitmek, özellikle Fransızca’sını ilerletmek istiyordu. O zamanın Tophane Müşiri Fethi Paşa'ya bir dilekçe -mektup- yazdı. Bu dilekçesinde Fransızca öğrenmeye başladığını, fakat bunu ilerletmek istediğini, iyi bir dil bilen kişilerin memlekete daha yararlı olduklarını gördüğünü, kendisinin de bu yararlı kişilere katılabilmek için can attığını yazdı ve eğer kendisine bir iyilik yapılıp Fransa'ya gönderilirse, İstanbul'daki annesi bakımsız kalacağından, annesine de bir aylık bağlanmasını rica ediyordu.
TÜRK GAZETECİLİĞİNİN İLK FİKİR GAZETECİSİ ŞİNASİ'DIR
Fethi Paşa, Avrupa memleketlerinde elçiliklerde bulunmuş, dil bilir, ileri düşünür bir insandı. Dilekçeyi destekleyerek Babıali'ye gönderdi. Sadrazam Reşit Paşa, Şinasi'yi çağırıp kendisiyle görüştü ve çok çalışmasını öğütledi. Şinasi 1849 yılında Paris'e gitti, İstanbul hükümeti, maliye üzerinde uzman olmasını istiyordu. Paris'te bir taraftan maliye okudu, bir taraftan da o çağın ünlü edebiyatçıları ile görüşüp tanıştı. Tanıştıkları arasında Fransız Şairi Lamartin de vardır.
1853'de İstanbul'a döndü, eski görevine başladı. 1855'de Maarif Meclisi üyeliğine getirildi. Bir yıl sonra azledildi. Çünkü Sadrazam Ali Paşa , Şinasi'yi sevmiyordu. Belki de bunun sebebi, kendisinin adamı olmamasıydı. Ali Paşa düşüp yerine tekrar Reşit Paşa gelince, Şinasi de otomatik olarak eski görevine döndü.
Şinasi'nin gözü gazetecilikte idi. Avrupa'da gördüğü biçimde bir gazete çıkarmak hükümetten malî destek görmeyen bir gazetede yazı yazmak istiyordu. Bu sırada Agâh Efendi "Tercüman-ı Ahval"i yayınlamaya başladı. Şinasi, bu gazetenin başyazarlığını yapmıştır. Halkın konuşma dili ile yazıyor, geniş halk kitlesi tarafından okunuyordu. Böylece, yepyeni bir gazete üslûbu ortaya koydu. Aynı gazetede, "Şair Evlenmesi" adlı oyununu da tefrika etti. Gerek sanat eserinde ve gerekse günlük gazetede halk dilinin, konuşma dilini kullanması büyük bir yenilikti. Alkışlayanlarla, tepki gösterenler yan yana yaşıyorlardı.
Kısa bir süre çalıştıktan sonra Tercüman-ı Ahval'den ayrıldı ve kendi başına "Tasvir-î Efkâr" gazetesini çıkardı. Bu gazetede yazdığı yazılarla, geniş halk kitlelerine bazı fikirler aktarıyor, devletle millet arasında yeni bir dengenin kurulması gerektiğini savunuyordu. Bizde, ilk fikir gazetecisi, Şinasi'dir. Matbaasında kitap da yayınlıyor ve Türk kültür hayatında bir okuma patlaması yapmaya uğraşıyordu. Şiirlerini toplayarak "Müntehabatı Eşar" adı ile burada yayınladı. "Durub-u Emsal-i Osmanî" adı ile yayınladığı Türk atasözleri, bugün de kaynak kitap olarak bilinir.
SİNASİ, EDEBİYATIMIZIN BATI'YA AÇILAN PENCERESİ İDİ
Çıkardığı Tasvîr-i Efkâr gazetesine Namık Kemal'i de yazar olarak aldı ve bir süre sonra gazeteyi kendisine devrederek yine Fransa'nın yolunu tuttu. Adı bir suikast teşebbüsüne karıştığı için uzun süre yurda dönmedi. Abdülaziz'in Fransa gezisi sırasında, padişaha refakat eden Fuat Paşa, kendisine dönmesi için rica edince, yurda döndü ve bir matbaa kurarak Avrupa'da yapmaya başladığı "Büyük Sözlük"ü basmayı düşünürken, 1871'de öldü.
Şinasi, Türk gazeteciliğinin babası, Türk edebiyatının Batı'ya açılan penceresi ve Türk yazarlarının sadelik ve fikir öncüsüdür.
( 1826-1873 )
İçlerinde "öğrenme aşkı" olan insanlar, ister düzenli bir eğitim döneminden geçsinler, ister geçmesinler, eninde sonunda muradlarına ererler. İşte, Türk gazeteciliğinin babası sayılan Şinasi, mahalle mektebinden başka bir eğitim görmediği halde, yalnız, "aydın kişi" olmamış, Türk gazeteciliğine damgasını vurmaktan başka, Türk edebiyatının Batı türlerine erişmesi, Türk dilinin zenginleşmesi yolunda "öncü" olmasını bilmiştir.
Şinasi, mahalle mektebini bitirdikten sonra, ailesi güçlük içinde olduğu için, Tophane kalemine girdi. Tophane kaleminde bir yandan kâtiplik yapıyor, bir yandan da yabancı dil öğrenmeye çalışıyordu. Birlikte çalıştığı insanlar arasında, Arapça, Fransızca bilenler vardı. Şinasi , bunlarla dostluk kurdu ve kendilerinden ders almaya başladı. Akşam karanlığında aldığı dersleri, gece yarılarına kadar mum ışığında pekiştiriyor, ertesi gün, yeniden ders alıyordu. Böylece Şinasi, Tophane kaleminde kaldığı birkaç yıl içinde, işine yarayacak ölçüde Fransızca ve Arapça öğrenmişti.
FRANSIZCASINI İLERLETMEK İSTİYORDU
Şinasi’nin içinde, öğrenmeye karşı büyük bir hırs vardı. Sonraları, annesine yazdığı bir mektupta şöyle diyecekti: "Benim hırsım, şimdiki akıl ve idrakime bakılırsa, bir parça geçinecekle, çok hünerden ibarettir. Elhamdülillâhi Tealâ, şu genç yaşımda bunlardan bir miktar hissedar oldum. Lakin hakikatte hep senin sayendedir. Zira beni okutup yazdırttın.. Senin hakkını bin yıl yaşasam ödeyemem."
Şinasi, gençlik yıllarında şiirler yazmıştır. Klasik ölçüler içinde yazılan bu şiirler, çevrede ilgi ile okunuyor, bilhassa kaside biçiminde yazdıkları pek beğeniliyordu. Abdülmecit Karaköy Köprüsü'nü yaptırdığı zaman, bir kitabe yarışması açmış ve yarışmayı Şinasi'nin düşürdüğü tarih beyti kazanmıştı.
Yabancı ülkelere gitmek, özellikle Fransızca’sını ilerletmek istiyordu. O zamanın Tophane Müşiri Fethi Paşa'ya bir dilekçe -mektup- yazdı. Bu dilekçesinde Fransızca öğrenmeye başladığını, fakat bunu ilerletmek istediğini, iyi bir dil bilen kişilerin memlekete daha yararlı olduklarını gördüğünü, kendisinin de bu yararlı kişilere katılabilmek için can attığını yazdı ve eğer kendisine bir iyilik yapılıp Fransa'ya gönderilirse, İstanbul'daki annesi bakımsız kalacağından, annesine de bir aylık bağlanmasını rica ediyordu.
TÜRK GAZETECİLİĞİNİN İLK FİKİR GAZETECİSİ ŞİNASİ'DIR
Fethi Paşa, Avrupa memleketlerinde elçiliklerde bulunmuş, dil bilir, ileri düşünür bir insandı. Dilekçeyi destekleyerek Babıali'ye gönderdi. Sadrazam Reşit Paşa, Şinasi'yi çağırıp kendisiyle görüştü ve çok çalışmasını öğütledi. Şinasi 1849 yılında Paris'e gitti, İstanbul hükümeti, maliye üzerinde uzman olmasını istiyordu. Paris'te bir taraftan maliye okudu, bir taraftan da o çağın ünlü edebiyatçıları ile görüşüp tanıştı. Tanıştıkları arasında Fransız Şairi Lamartin de vardır.
1853'de İstanbul'a döndü, eski görevine başladı. 1855'de Maarif Meclisi üyeliğine getirildi. Bir yıl sonra azledildi. Çünkü Sadrazam Ali Paşa , Şinasi'yi sevmiyordu. Belki de bunun sebebi, kendisinin adamı olmamasıydı. Ali Paşa düşüp yerine tekrar Reşit Paşa gelince, Şinasi de otomatik olarak eski görevine döndü.
Şinasi'nin gözü gazetecilikte idi. Avrupa'da gördüğü biçimde bir gazete çıkarmak hükümetten malî destek görmeyen bir gazetede yazı yazmak istiyordu. Bu sırada Agâh Efendi "Tercüman-ı Ahval"i yayınlamaya başladı. Şinasi, bu gazetenin başyazarlığını yapmıştır. Halkın konuşma dili ile yazıyor, geniş halk kitlesi tarafından okunuyordu. Böylece, yepyeni bir gazete üslûbu ortaya koydu. Aynı gazetede, "Şair Evlenmesi" adlı oyununu da tefrika etti. Gerek sanat eserinde ve gerekse günlük gazetede halk dilinin, konuşma dilini kullanması büyük bir yenilikti. Alkışlayanlarla, tepki gösterenler yan yana yaşıyorlardı.
Kısa bir süre çalıştıktan sonra Tercüman-ı Ahval'den ayrıldı ve kendi başına "Tasvir-î Efkâr" gazetesini çıkardı. Bu gazetede yazdığı yazılarla, geniş halk kitlelerine bazı fikirler aktarıyor, devletle millet arasında yeni bir dengenin kurulması gerektiğini savunuyordu. Bizde, ilk fikir gazetecisi, Şinasi'dir. Matbaasında kitap da yayınlıyor ve Türk kültür hayatında bir okuma patlaması yapmaya uğraşıyordu. Şiirlerini toplayarak "Müntehabatı Eşar" adı ile burada yayınladı. "Durub-u Emsal-i Osmanî" adı ile yayınladığı Türk atasözleri, bugün de kaynak kitap olarak bilinir.
SİNASİ, EDEBİYATIMIZIN BATI'YA AÇILAN PENCERESİ İDİ
Çıkardığı Tasvîr-i Efkâr gazetesine Namık Kemal'i de yazar olarak aldı ve bir süre sonra gazeteyi kendisine devrederek yine Fransa'nın yolunu tuttu. Adı bir suikast teşebbüsüne karıştığı için uzun süre yurda dönmedi. Abdülaziz'in Fransa gezisi sırasında, padişaha refakat eden Fuat Paşa, kendisine dönmesi için rica edince, yurda döndü ve bir matbaa kurarak Avrupa'da yapmaya başladığı "Büyük Sözlük"ü basmayı düşünürken, 1871'de öldü.
Şinasi, Türk gazeteciliğinin babası, Türk edebiyatının Batı'ya açılan penceresi ve Türk yazarlarının sadelik ve fikir öncüsüdür.