Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    [Türk Büyükleri]Fuzuli

    İbrahimsum
    İbrahimsum
    Admin
    Admin


    Erkek Mesaj Sayısı : 112
    Yaş : 35
    Nerden : Gaziantep
    Lakap : Halo Dayı
    Ruh Hali : [Türk Büyükleri]Fuzuli Yurekl10
    Kayıt tarihi : 18/11/08

    Rep Sistemi
    Aktiflik:
    [Türk Büyükleri]Fuzuli Left_bar_bleue100/100[Türk Büyükleri]Fuzuli Empty_bar_bleue  (100/100)
    Başarı Puanı:
    [Türk Büyükleri]Fuzuli Left_bar_bleue100/100[Türk Büyükleri]Fuzuli Empty_bar_bleue  (100/100)
    Güçlülük:
    [Türk Büyükleri]Fuzuli Left_bar_bleue100/100[Türk Büyükleri]Fuzuli Empty_bar_bleue  (100/100)

    [Türk Büyükleri]Fuzuli Empty [Türk Büyükleri]Fuzuli

    Mesaj tarafından İbrahimsum Cuma Ara. 12, 2008 9:21 pm

    FUZULİ
    ( 1494-1555 )

    Yalnız Türk edebiyatının değil, dünya edebiyatının en lirik şairlerindendir.
    Divan kalıpları içinde yazıyordu. Fakat bu kalıplara koymayı başardığı lirizmi ne kendisinden önce gelen şairler ne de kendisiden sonra gelenler, bu ölçüde başaramamışlardır:

    "Ah eylediğim serv-i hıramanın içindir
    Kan ağladığım gonca-i handanın içindir.
    Yaktım tenimi vasl günü şem tek amma
    Bil ki bu tedarik şeb-i hicranın içindir."

    "Senin, servi boyun için, ah ediyorum —gonca dudakların için, kan ağlıyorum— Kavuşma günün için, vücudumu mum gibi yaktım — Ama bil ki bu hazırlık hep ayrılık gecen içindir!''

    Asıl adı Mehmet'tir. "Fuzuli" -Divan şiirinde gelenek olduğu için— takma adıdır. Kerbelâ’da dünyaya geldi. Doğum tarihi üzerinde değişik söylentiler var. Genellikle 1494 olarak kabul edilmiştir. "Bayat" adlı bir Türk kabilesinden gelmektedir. Bazı kaynaklar, dilinin Azerî'yi çaldırması sebebiyle "Azeri" olduğunu yazarlarsa da "Hadikatüs Süada" adlı eserinin bir kıtasında, kendisi Türk olduğunu belirlemiştir.

    EN BÜYÜK LİRİK VE USTA ŞAİRİ OLARAK BİLİNİR

    Hille Kadısı Süleyman Efendi'nin oğlu olduğu bilinen Fuzulî, yalnız şiirde değil, nesirde de erişilmez bir usta idi. "Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar" diye başladığı Şikâyetnamesi’ndeki dil, bugün için bile aydınlık, sağlam, geçerli bir dildir.
    Türk Divan edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük lirik ve usta şairi bilinir.

    Şiirleri ve nesirleriyle böylesine bir ün yapmış şairin hayatı hakkında pek az şey biliyoruz. Söylediğine göre, 14—15 yaşlarında iken, Arapça dersleri aldığı Rahmetullah Efendi'nin kızına âşık olup şiir yazmaya başlamıştı... Koskoca divanını, bu yaşlarında yazdığı
    şiirlerle doldurmuş ve sonunda bu kızla evlenebilmiştir. Fazlı adında bir oğlu oldu. Fazlı da babası gibi şiir yazmış, fakat babasının sanat eteklerine bile erişememiştir.

    Kanunî Süleyman, ordusu ile Bağdat'a girdiği zaman, Fuzulî de Bağdat'ta idi. Bu büyük ve muzaffer padişaha hayranlığını anlatan bir kaside yazdı. Bir gün Padişah, yanında devlet adamları ve sanatkârlarıyla birlikte şehri dolaşmakta iken, beyaz sarıklı, uzun sakallı bir derviş, kapıkulu askerlerini yararak Padişah'a sokulmuş ve bir kâğıt uzatmıştı. Bu üstü başı dökülen derviş, yüzyılları aşarak günümüze ve günümüzden gelecek çağlara kadar yaşayan ve yaşayacak olan büyük Şair Fuzulî idi; uzattığı kâğıtta, "Bağdat Kasidesi" yazılıydı.

    BÜTÜN MURADI İSTANBUL'A GELMEKTİ

    Bağdat Kasidesi, Fuzulî'nin en ünlü kasidelerinden değildir. Fakat öylesine bir sanat eseri idi ki, Padişah'ı hayran bıraktı. Kanunî ile birlikte seferde bulunan 16. yüzyıl Türk şairlerinden Hayali ile, Taşlıcalı Yahya Bey kasideyi gördükten sonra, Hayalî dayanamamış ve Padişah'a: "Hünkârım —demişti— meğer bu fakir dervişin gönlü mücevherlerle dolu imiş..."

    Kanunî, Fuzulî'ye evkaftan bir aylık bağlattı ve gözetilmesini buyurdu. Fakat Fuzuluî'nin "Şikâyetname"sinden öğreniyoruz ki, Padişah Bağdat'tan ayrıldıktan sonra ne bu aylık kendisine verilmiş, ne de gözetilmiştir. Çağlar aşan büyük Şair, yoksulluk içinde hayatını yaşadı ve Bağdat'ta öldü (1555) .

    Fuzulî'nin bütün muradı, İstanbul'a gelmekti. Birçok şiirlerinde bu duygusunu açıklamış, İstanbul'a gelmenin ve Padişah'a hizmet etmenin çarelerini araştırmıştı:

    "Fuzulî ister isen izdiyad-ı rûtbe-i fazl
    Diyar-ı rumu gözet, terk-i hak-i Bagdâd et."

    "Fuzulî, eğer muradın yükselmekse, bırak Bağdat'ı, İstanbul'u tutmaya bak!.." diye yazdı ama, bir türlü muradına erişemedi.

    Türkçe, Farsça, Arapça biliyordu. Bu üç dilde de şiirler yazmıştır. Fakat kim,
    ana dilinden başka yerde büyük bir şair olabilir?.. Türkçe şiirlerinde Fuzulî, "büyük
    şair," Arapça, Farsça şiirlerinde "iyi şairdir." Nesirde de samimiyetin bu mertebesine yalnız
    Türkçe yazdığı zaman ulaşabiliyordu.

    Doğu edebiyat gelenekleri içinde birçok şair tarafından kaleme alınmış olan "Leyla ile Mecnun" hikâyesi, Fuzulî tarafından da yazılmış ve fakat onun yazdığı bu mesnevî, bütün öteki yazılanları gölgede bırakmış, hatta silip atmıştır.

    Lirizmi, Fuzulî kadar geniş ve kuvvetli kanatlarla uçuran başka bir şair göstermek kolay değildir. Şiirlerinde eda ve anlatım gücü, hemen hiçbir şairde bu eşsizliğe varamaz. O kelimelerle boğuşmaz, onlarla oynar. Sanki bütün diller, onun elinde bir balmumudur. İstediği biçime sokar, istediği şekli verir. Nerede romantik, nerede gerçekçi, nerede rind, nerede lirik olacağını —şaşırmadan— bilir.

      Forum Saati Ptsi Tem. 01, 2024 1:58 pm